Nostaljik Yolculuk İle Geçmişten Günümüze Telefon
Nostaljik Yolculuk İle Geçmişten Günümüze Telefon
Telefonlar günümüzün en etkili ve en hızlı haberleşme cihazlarıdır. Medeniyeti etkileyen icadının ardından gösterdiği teknolojik gelişmeler telefonların haberleşme cihazından çok daha fazlası haline gelmesini sağlamıştır. Bu da şimdilerde kazanmış olduğu önemin en büyük göstergesidir. İnsanların birbirleri ile haberleşebilmesine olanak tanıyan birçok kaynak mevcut olsa da şüphesiz en önemlisi telefonlardır. Oldukça eski dönemlerde telefonun henüz icat edilmediği zamanlarda kullanılan haberleşme yöntemleri arasında en yaygın olanları duman ve posta kuşlarıydı. Dünya genelinde kullanılan haberleşme yöntemleri arasında yer alan mektup ise evrensel oluşu ile diğerlerinden ayrılır. Kullanımına 18. yüzyılın sonlarında Fransa’da başlanan telgraf; kablolu iletişimin ilk örneğidir. İskoç asıllı bilim adamı Alexander Graham Bell’in 1876 yılında icat ettiği telefon; haberleşme alanında bir devrim yaratarak yeni bir dönemin başlangıcı olmuştur.
Telefon İcadı ile Birlikte Geçmişten Günümüze Telefonun Gelişimi
Telgraf: Alexander Graham Bell’in telgraf düzeneği üstünde yapmış olduğu çalışmanın amacı; seslerin mekanik bir şekilde tekrar üretilebilmesiydi. Ancak çalışması sırasında tesadüfen sesin kablo üzerinden iletilmesini sağlamıştır. Yaptığı yanlışlık telefonun icadını doğurmuştur. Dolayısı ile telgrafın aslında telefonun atası olduğunu söyleyebilmek mümkündür. Ahizeli telefon: Telefonların kullanımına Amerika’da başlanmış olsa da oldukça kısa bir süre içerisinde bütün dünyada tercih edilen haberleşme yöntemi olmuştur. Telefon ilk icat edildiği dönemlerde; ahizesi üzerinde iki ayrı mekanizma bulunuyordu. Bunlardan biri dinlemek için diğeri ise konuşmak için kullanılıyordu. Çevirmeli telefon: Pek çok kişinin hafızasında yer edinen çevirmeli telefonlar; üzerindeki tuşlar sayesinde kullanılıyordu. Aramak istediğiniz numaranın rakamlarını tek tek bu tuşlar sayesinde çevirmeniz gerekiyordu. Santral: Telefon kullanımının kablo yardımı ile iletilen seslere dayandığı dönemlerde ilgili kabloların birbirine bağlanması gerekiyordu. Bunun içinde santrallere gereksinim duyuluyordu. Tuşlu telefon: Elektroniğin gelişmesi ile birlikte çevirmeli telefon ve dolayısı ile santral gereksinimini ortadan kaldıran tuşlu telefonların kullanımına 1960’lı yıllarda başlanmıştır. Ankesörlü telefon: Bir döneme damgasını vuran ve sokaklarda birçok yerde konumlandırılan ankesörlü telefonlar için jeton kullanılması gerekiyordu. Jetonu attıktan sonra numarayı çeviriyor ve belli bir süre görüşme yapabiliyordunuz. Daha uzun görüşmeler için attığınız jetonun süresi dolmadan bir yenisini atmanız gerekiyordu. Telsiz telefon: Guglielmo Marconi tarafından radyonun keşfedilmesi şimdilerde kullandığımız telefonların sahip olduğu teknolojinin ilk adımıdır. Cep telefonlarının atası olarak bilinen telsiz telefonların ortaya çıkması radyo frekansları sayesinde mümkün olmuştur. Cep telefonu: Veri alışverişinin radyo frekansları sayesinde hem karada hem de denizde yapılabilmesine imkân veren telsiz telefonların ardından cepte taşınabilecek telefonlar için çalışmalar başlamıştır. Akıllı telefon: Haberleşme ve telefon kullanımı konusunda gelinen son nokta olan akıllı telefonlar dilediğimiz her şeyi rahatlıkla avucumuzun içinde kontrol edebilmemizi mümkün kılıyor.
Graham Bell ile İlk Telefon Yolculuğu
Telefonun mucidi Bell’in annesi işitme engelliydi. Hem babası hem de dedesi ömürlerini işitme engellilere adamıştı. Graham Bell de bu yoldan devam etmeye son derece istekliydi ve yaşamı boyunca bu konuda pek çok çalışma gerçekleştirdi. Adının hala bilinmesine neden olan en önemli icatlarının başında telefon gelir. İşitme engelliler için sessizliği yok etmeyi amaçladığı sıralarda çalışmalarını Thomas Watson ile ortaklaşa yürütüyordu. Elektrik mühendisi olan arkadaşı ile beraber yaptığı araştırmalar sonucunda telefonu icat etmeyi başarmıştır. Amerika’da icat ettikleri ilk telefona radyofon adını verdiler. Öncesinde yaygın şekilde kullanılan telgraf; bilgilerin kablo yardımı ile yazılı bir şekilde iletilmesini sağlarken, telefonun yine kablo sayesinde direkt olarak sesi iletebilmesi pek çok kişinin etkilenmesine neden olur. Sonrasında Amerika’nın sokakları telefon direklerinin yanı sıra kablolar ile dolmaya başlar. Ancak bir sorun vardır santral! Bu sorunun çözülebilmesi için memurlar görevlendirilir. Telefon görüşmesi yapmak isteyen kişilerin önce merkez santral ile iletişime geçmesi ve santral memurları ile konuşması gerekiyordu. Sonrasında görevli memurlar ilgili iki hattın kablo ile birbirine bağlanmasını sağlıyordu ve istenen haberleşme bu şekilde gerçekleşebiliyordu. Sonraki dönemlerde Stowger tarafından icat edilen santralsiz telefonun hikâyesi oldukça ilginç! Stowger aslında cenaze malzemeleri satan bir tüccardı ancak aynı işi yapan rakibinin eşi santralde görevli olduğundan Stowger bir süre sonra müşterilerini kaybetmeye başlar ve çareyi santralsiz telefon üretmekte bulur. Bu nedenle telefon halk arasında “kızsız telefon” şeklinde adlandırılır.
Geçmişten Günümüze Birbirinden Farklı Telefon Modelleri
1856 yılında icat edilen telefon günümüze kadar pek çok farklı şekilde kullanılmıştır. Teknolojinin gelişmesi ile birlikte zaman içerisinde daha işlevsel kullanıma sahip olan ve iletişimin daha hızlı olabilmesini sağlayan telefonlar üretilmiştir. Geçmişten günümüze farklılık gösteren telefon modelleri şu şekilde sıralanabilir.
Radyofonun icat edilmesinin ardından gelişim sürecine giren telefonların ilki ahizeli telefonlardır. Bu telefonların en dikkat çeken özelliği dinleme ve konuşma için iki farklı mekanizmaya sahip olmasıydı. Ahizeli telefonların geliştirilmesi beraberinde bir yeniliği daha getirdi. Mikrofon! Bu telefon modelinin icadı 1880 yılında Strowger tarafından yapılmıştır.
Radyo Dalgalı Telefonlar
1894 yılında İtalyan asıllı Guglielmo Marconi henüz 20 yaşında iken radyo dalgaları aracılığı ile haberleşme sağlayabileceğini düşünerek başladığı çalışmalarının ilk başarılı sonucunu bir oda içerisinde almıştır. Sonrasında 8 yıl süresince devam ettiği çalışmaları ile 4800 km mesafesine erişebilmeyi başarmıştır. Bunun ardından hızla yaygınlaşmaya başlayan bu haberleşme yöntemi telsiz olarak adlandırıldı ve devamında da telsiz telefonların üretimine başlandı. Deniz aşırı görüşmelerde dahi kullanılabilen radyo dalgalı telefonlar ilk olarak Amerika ve İngiltere’de kullanılmaya başlanmıştır.
Tuşlu Telefonlar
Üretimi 1961 yılında yapılan tuşlu modeller, telefonun en yaygın şekilde kullanılmaya başladığı dönemdir. Hemen hemen her evde bulunan tuşlu telefonların satışlarından ciddi gelir elde edilmiştir. Çevirmeli telefonlardan sonra geliştirilen tuşlu telefonlar, tarihinde ilk elektronik özelliğe sahip olan modeldir. Hafif ve ergonomik bir kullanımı bulunan tuşlu telefonların sonraki tasarımları ekranlı olarak yapılmış ve son sürümü de arabada kullanılabilen modelleri olmuştur.
Cep Telefonları
Telefonun en çok tercih edilen haberleşme cihazı olmasının yanı sıra teknolojinin her geçen gün yenilenmeye ve gelişmeye devam etmesi telefon tasarımlarını da bir adım öteye taşımıştır. Cep telefonun icadı olarak kabul edilen DynaTAC 8000X modeli ilk olarak Motorola tarafından 1983 yılında piyasaya sürülmüştür. Ekranı bulunmayan ve yaklaşık 850 gr ağırlığında olan bu cihaz Martin Cooper tarafından geliştirilmiştir. Yaklaşık 10 saat gibi sürede şarj olabilen telefonun kullanım süresi ise 35 dakikaydı. Tuşlu olması ile dikkat çeken bu modelin ardından yine Motorola tarafında 1989 yılında MicroTAC 9800X modeli tasarlanmıştır. 350 gr ağırlığında olan bu model ilkine göre hem daha hafif hem de daha küçüktü. İlk model ile arasındaki en önemli farklar; birincisi ekranı olması ikincisi ise kapaklı olmasıydı. Cep telefonlarının kullanılabilmesinde büyük bir öneme sahip olan GSM sisteminin ise ülkemizde kullanılmaya başladığı yıl 1994’tür. Türkiye’deki ilk GSM operatörü olan Turkcell’den kısa bir süre sonra ise Telsim kurulur. Motorola firmasının ilk rakibi olan Nokia, 1991 yılında ilk modeli Nokia 1011’i satışa sunmuştur. Sonrasında üretmiş olduğu modeller arasında yer alan Nokia 8810 serisinin en büyük özelliği ise ilk antensiz cep telefonları olmalarıdır. İlk renkli ekran özelliği ise Siemens ile 1997 yılında hayatımıza girmiştir. İlk modeli S10 ile ilgi çekse de hem tasarımının kaba olması hem de batarya problemi beklentileri karşılayamadı. Ericsson markalı T39 modelinin ilk Bluetooth özelliğine sahip olması dikkat çekmesini sağladı. 2001 yılında piyasa sürülen telefon modelinin diğer ilgi gören özellikleri ise GPS ve renkli ekranı olmuştur. Cep telefonlarının günümüzde en çok kullanılan özelliklerinden biri olan görüntülü görüşme özelliği yine Motorola firmasından gelmiştir. 2004 yılında satışa sundukları Motorola RAZR modeli o dönemlerde pek ilgi görmemiştir. Hücresel veri transferinin yapılabilmesine olanak tanıyan 3G özelliğinin kullanımına 1998 yılı ile Japonya’da, 2002 yılı ile Amerika’da ve 2003 yılı ile de Avrupa’da başlanmıştır.
Akıllı Telefonlar
Günümüzde kullanılan akıllı telefonlar ile kıyaslanması pek mümkün olmasa da 1994 yılında Motorola firmasının satışa sunduğu Simon modeli ilk dokunmatik özelliğinin yanı sıra cüzi olarak ajanda görevine sahipti. Tarihe ilk akıllı telefon olarak geçen; Apple tarafından 2007 yılında tasarlanan iPhone1 modeliydi. Firmanın CEO’su olan Steve Jobs’un Amerika’da tanıtımını yaptığı cihazın sahip olduğu; multimedya, tuş takımsız dokunmatik ekran, kablosuz internet ve Apple’ın geliştirmiş olduğu iOS işletim sistemi gibi özellikleri akıllı telefon olarak nitelendirilmesini sağladı. Bu özellikleri sayesinde bilgisayar ile arasında fark kalmayan iPhone1 modeli algıların değişmesinde büyük rol oynamıştır. Bu cihazları 2010 yılında Samsung firmasının Android sistemli S serisi takip etmiştir. İlk modeli i9000’dir. Menşei Güney Kore olan LG markası ise 2011 yılında pazar payına ortak olmayı Optimus One modeli ile başarmıştır.
Teknolojik gelişmeler ışığında geliştirilmeye devam eden pek çok farklı ürün mevcuttur. Giyilebilir teknoloji ile tasarlanan ve günümüzde insanların hayatını kolaylaştıran cihazlar büyük beğeni toplamaya devam ediyor. Akıllı telefonlar ile kablosuz bir şekilde senkronize edilebilen ve giyilebilir teknoloji ile geliştirilen cihazlarda bulunan akıllı sensörler vücut hareketlerini takip edebilme özellikleri ile öne çıkar. Pek çok olanak sunan bu cihazların hassas bir yapısı bulunur bu nedenle de gereken korumanın sağlanabilmesi adına üretimleri kırılmaz cam ile yapılır. Dokunmatik ekrana sahip olan elektronik cihazların birçoğunda kırılmaya ya da gelen darbelere karşı daha dayanıklı olabilmesi için kırılmaz cam tercih edilir.